Utangaçlık, bazı insanların başkalarına yaklaşırken veya başkaları kendilerine yaklaşırken sürekli olarak hissettikleri gariplik veya endişeyi yansıtan davranışsal bir stildir. Utangaçlık, korkuya verilen bir yanıttır ve araştırmalar, utangaçlığın bir nörobiyolojisi olmasına rağmen, ebeveynlik uygulamalarından ve yaşam deneyimlerinden de güçlü bir şekilde etkilendiğini göstermektedir.
Utangaçlık içe dönüklükten farklıdır. İçine kapananlar yalnız kaldıkları zamanlarda enerjik hissederler; utangaç insanlar ise umutsuzca başkalarıyla iletişim kurmak ister, ancak insanlarla etkileşime girme ile birlikte gelen kaygıyı nasıl tolere edeceklerini bilemezler. Kendi davranışlarını ve algılanan eksiklikleri gözlemlemek için içe dönme eğilimleri de yeni ilişkiler geliştirmelerini engelleyebilir.
Utangaçlığın etki alanı dünya çapında büyük farklılıklar gösterir. Çocukların ebeveynlerinden ve daha geniş bir toplumdan emdiği kültürel değerler, sosyal eğilimlerini etkiler. Amerikalı yetişkinlerin yaklaşık yüzde 40 ile 50’si kendilerini utangaç olarak görüyor. Araştırmalar, İsraillilerin yüzde 31’inin Japonların yüzde 57’sine kıyasla utangaç olduğunu gösteriyor. Suç ve övgü atfetmenin kültürel stilleri, önemli faktörlerdir.
Örneğin, Japon kültüründe, bir ebeveyn çocuğunun başarısı için övgü alabilir ancak başarısızlık durumunda da çocuğun sorumluluğunu üstlenmesi gerekir. İsrail kültüründe ise çocuklar başarılı olsalar da olmasalar da övgü alırlar, çünkü ebeveynler genellikle başarısızlığın dış bir nedenden kaynaklandığını düşünür. Bu kültürel güçler, bir çocuğun ileriye doğru yaptığı sosyal riskleri ve seçimleri etkileyebilir.
Kaynak: https://www.psychologytoday.com/us/basics/shyness