Psikoloji tarihi insan ve hayvan davranışlarını daha iyi anlamak üzere yapılmış olan deneylerle doludur. Bu deneylerden bazıları insani etikten uzak kalmış ve bu konuda akademik çevrelerce eleştiriler almıştır. Bu deneylerden en çok ses getiren 12 tanesini sizinle paylaşıyoruz.
1. Jane Elliott – Bölünmüş Bir Sınıf
Irkçılığın hız kazandığı bir dönemde beyazlardan oluşan bir kasabada ilkokul öğretmenliği yapan Jane Elliot; öğrencileri üzerinde bir deney yapmaya karar verdi. Halihazırda Martin Luther King öldürülmüş, ülkede ırkçı tartışmalar artmıştı. Öğrencilerine ırkçılığın hatalı bir tutum olduğunu anlatmak isteyen Öğretmen Elliott sınıfı mavi gözlüler ve kahverengi gözlüler şeklinde ayırmaya karar verdi. Bu ayrım içerisinde mavi gözlü çocukların üstün zekalı ve başarılı oldukları, kahverengi gözlere sahip çocukların ise başarısız, güvenilmez ve alt sınıfa mensup oldukları belirtildi. Deneyi sürdüren Elliott mavi gözlü öğrencileri ön sıralara oturtup onlara daha fazla hak tanıdı. Mavi gözlü öğrenciler daha çok teneffüse çıkacak ve onlara daha çok serbest zaman ayrıcalığı tanınacaktı. Çok geçmeden sınıf içerisinde adaletsiz bir ortam oluştu ve geri plana itilen öğrenciler diğerleri tarafından zorbalıkla karşılaştılar. Mavi gözlü öğrencilerin ders başarıları artarken diğerleri özgüvensiz hissettikleri için başarısız oldular.
Jane Elliott artık düzeni tersine çevirmeye karar vermişti. Yeni başarılı, güvenilir ve temiz olan çocuklar kahverengi gözlü olanlardı. Bu çocuklar daha önceden zorbalıkla karşılaştığı için diğerlerine aynı şekilde karşılık vermediler çünkü bunun nasıl hissettirdiğini biliyorlardı. Aynı sonuçlar tekrar gözlenince Öğretmen Elliott deneyi bitirdi ve ırkçılığın aslında gerçek dünyada bir anlamı olmadığını öğrencilerine anlattı. Çocukların birbirlerine sarılmasını istedi.
Jane Elliott bu deneyini daha çok geliştirmek için çalışmalara koyuldu hatta eyalet okula 1 milyon dolar fon yatırmaya karar verdi.
2. Dr. Solomon Asch – Uyum Deneyi
Uyum deneyi, Polonya asıllı ABD’li sosyal psikolog Solomon Asch’in yaptığı ve verdiğimiz kararlarda çevrenin etkisi ve baskısını çok iyi açıklayan bir deney. “Asch deneyi” olarak da bilinmektedir.
Deneyde, bir grup üniversite öğrencisi ve önceden belirlenmiş aktör grup yer alıyor. Deneye katılacak olan üniversite öğrencilerine bir görüş testine girecekleri söyleniyor. Bir masa etrafında toplanan gruba öncelikle farklı boyutlarda 3 çizginin bulunduğu bir resim gösteriliyor. Daha sonra başka bir referans çizgi gösteriliyor ve referans çizgiyi ilk resimdeki 3 çizgi arasından bulmaları isteniyor. Bu sorular birkaç etap boyunca soruluyor. Başlarda doğru cevap veren aktör grup yanlış cevap vermeye başlıyor. Deneyden haberi olmayan katılımcı ise doğru cevabı gayet açık bir şekilde gördüğü ve bildiği halde gruba uymak adına yanlış cevabı veriyor.
Araştırma sonucuna göre deneye katılanların yüzde 76’sı yanlış cevabı veriyor. Deney, grup içerisinde uyum davranışını kapsamlı bir şekilde irdeliyor ve oldukça çarpıcı sonuçlar çıkarıyor ortaya.
3. Dr. Alburt Bandura – Bobo Doll (Hacıyatmaz) Deneyi
Davranışlarımızı kalıtımın mı yoksa çevrenin mi etkilediği konusu psikoloji tarihinin en çok tartışılan sorularından biridir. Psikolog Albert Bandura bu konuda kendi araştırmaları ve cevapları olan bir bilim insanıydı. Bandura bireylerin sosyal taklit yoluyla öğrendiğini savunuyordu. Bu çalışmalardan bir tanesi de ünlü Bobo Doll – Hacıyatmaz Deneyi’dir.
Bandura çocuklardan oluşan bir gruba 3’ ayırdı. İlk grup bir odaya alınarak hacıyatmaza şiddet uygulanan videolar izletildi. Çocuklar burada oyuncağa kötü davranıldığını gördüler. İkinci grup odaya alındığında ise tam tersi biçimde oyuncağa sevgi gösterilen, güzel şekilde onunla oyun oynanan videolar izletildi. Üçüncü gruptaki çocuklar kontrol grubu oldukları için onlara herhangi bir şey izletilmedi. Sonra saldırganlığı gözlemleyen gruptaki çocuklar hacıyatmazın bulunduğu odaya alınarak çocukların davranışları gözlemlendi. Büyük oranda çocuklar oyuncakla kavga etme eğilimi gösterdiler. Diğer gruptaki çocuklar da oyuncakla oyun oynamaya başlayıp herhangi bir agresif davranış göstermediler.
Bandura sosyal taklit yoluyla çocukların öğrendikleri davranışları uyguladıklarını gözlemledi.
4. John B. Watson ve Rosalie Rayner – Küçük Albert Deneyi (1920)
Bilim tarihinde yapılan deneylerden belki de en etik dışı olanı Küçük Albert Deneyi’dir. John B. Watson ve asistanı Rosalie Rayner 9 aylık bir çocuk üzerinde koşullanmanın etkilerini ölçmek amacı ile bir dizi deney yaptılar.
Öncelikle henüz 9 aylık olan Albert aynı ortama bir tavşan koydular. Albert bu tavşanla oynamaya başladı ancak ona dokunduğunda deneyi yapanlar tarafından kafasının arkasından demirle çelik birbirine vurularak gürültü çıkarılıyordu. Albert ağlamaya başladı. Sakinleştikten sonra tekrar tavşanla oynamak için harekete geçen Albert ona dokunur dokunmaz yine büyük bir gürültü duydu ve tekrar ağlamaya başladı. Her seferinde deneyi yapanlar bu gürültüyü çıkarmaya devam ettiler. Artık küçük Albert çok korkmuştu ve sürekli ağlıyordu. Hatta daha sonra ortama Watson beyaz tüylü bir bez dahil etti. Albert bu bezden dahi korkup ağlamaya başlamıştı.
Bu deneyin bir sonucu olarak John B. Watson yetişkinlikte devam eden korkuların çocukluk dönemindeki travmalardan kaynaklandığı sonucuna vardı. Ancak bu deney akademi dahil her alanda büyük tepkiye neden oldu. Küçük Albert ise kısacık hayatını beyaz nesnelere karşı fobisi olan sağlıksız bir kişilikle geçirerek henüz 7 yaşındayken vefat etti.
5. Philip Zimbardo – Standford Hapishane Deneyi (1971)
Stanford Hapishane Deneyi sosyal etki ve itaat konularının toplumda ne kadar tehlikeli izler bırakabileceği ile ilgili bir deneydir.
Philip Zimbardo sosyal etkinin sonuçlarını ölçmek amacıyla deneyi Stanford Üniversitesi’nin bodrum katında düzenledi. Ortam gerçek bir hapishaneyi aratmayacak şekilde dizayn edildi. Zimbardo 24 kişiden oluşan bir grup üniversite öğrencisi seçti. Bu deney için öğrencilere para ödendi. 24 öğrenci iki gruba ayrılarak bir taraf polis rolünde diğer taraf da mahkum rolünde olacaktı. Hem mahkumlar hem de polisler için gerçek kıyafetler kullanıldı. Mahkum rolündekiler deneyin gerçekçi olması için “polisler” tarafından evlerinden kelepçeyle “hapishaneye” getirildiler. Zimbardo polis rolündeki öğrencilerden mahkumlara sert davranmasını istedi. Bununla birlikte şiddet olmasını istemiyordu. Ancak deneyin ilk günlerinden itibaren çok şiddetli bir ortam oluşmaya başladı. Polis rolündeki denekler mahkumlara aşırı derecede kötü davranıyor ve ciddi şiddet uyguluyorlardı. Mahkum rolündeki denekler arasında direnme ve başkaldırma hareketleri meydana geldi. Deneyin gerçekleştiği ortamda artık insanların bambaşka birilerine dönüştüğü bir durum gerçekleşmişti.
Deneyin en başta 12 gün olması planlanıyordu ancak henüz 6. günde deneklerin akıl sağlığı problemi yaşamaları ve deneyin kontrolden çıkması tehlikesi nedeniyle olay sonlandırıldı.
Zimbardo da John Watson gibi etik kuralların dışına çıktığı gerekçesiyle büyük tepki çekti. Stanford Hapishane Deneyi sinema filmlerine konu oldu.
6. Stanley Milgram – Milgram Deneyi (1961)
Stanley Milgram bu deneyiyle otoriteye itaat konusu ile ilgili sonuçlar almayı hedeflemişti. Bu amaçla ayarlanan denek sadece hafıza testiyle ilgili bir projeye katılacağını zannediyordu. Denek iki bölümden oluşan bir odaya alındı. Perdenin diğer tarafında başka bir denek rolündeki ama aslında Milgram’ın asistanı olan kişi bulunuyordu. Asıl denekten odanın diğer kısmındaki kişiye listedeki soruları yöneltmesi istendi. Oturduğu masada elektrik akımı gönderen bir düzenek bulunuyordu. Diğer taraftaki kişinin her yanlış cevap vermesinde onu elektrikle cezalandırması gerektiği söylenmişti. Denek soruları sormaya başladı ve yanlış cevap geldiğinde önündeki düğmeye basarak elektrik şoku gönderiyordu. Elbette ilk yanlış cevap için 15 volt, ikincisi için 30 volt ve bu örüntüde 450 volta kadar elektrik verilmesi mümkündü. Bir süre sonra deneye devam etmek istemeyen deneklere “devam etmek zorundasınız” “lütfen soruları sormaya devam edin” şeklinde uyarılar geliyordu. Bu deney farklı zamanlarda farklı kişilere de uygulandı ve pek çok kişi ölümcül olan 450 volta kadar devam etmiştir. Deneye katılan kişiler içerisinde yarıdan fazla kişi bir insana elektrik şoku verme konusunda hareket etmiştir. Elbette elektrik şoku gerçek değildi ve her düğmeye basıldığında asistan olan kişi sahte acı çığlıkları atıyordu.
Milgram bu deney sayesinde aslında normal ruh sağlığına sahip olan bireylerin bazı şartlarda nasıl birer şiddet makinesine dönüşebildiğini gözlemledi.
7. Harry Harlow – Sahte Anne Deneyi
Sahte Anne Deneyi’nde amaçlanan sonuç çocukların sağlıklı kişilik gelişiminde anne rolünün incelenmesi olmuştur. Sadece bu deney için yavru maymunlar doğduktan hemen sonra annelerinde ayrılmışlardı. Onlar için iki düzenek tasarlandı. İlk düzenek sadece demirden oluşan ama aynı zamanda bu düzenekten süt içebilecekleri şekilde tasarlanmıştı. Diğer düzenekten süt içemiyorlardı ama bu arada sıcak havlular vardı. Gözlemlendi ki yavru maymunlar sadece acıktıklarında demir düzeneğe gidiyor fakat kalan bütün vakitlerini diğer düzenekte geçiriyorlardı.
Daha sonra Harlow demirli kısımları ısıttı ve havlulu olan düzeneği soğuttu. Bu kez de yavru maymunlar başta uzak kaldıkları bu düzeneği tercih ettiler. Anlaşıldı ki annenin yerini sıcaklık dolduruyordu. Bununla birlikte annelik demek sadece beslenmek demek değildi. Yavrular sıcaklık ve konfor ihtiyacı da hissediyorlardı. Bir diğer önemli sonuç da anne ve çocuk arasındaki iletişimde fiziksel temasın çok ehemmiyetli olduğu anlaşıldı.
Yavru maymunların etik dışı şekilde deneye tabi tutulması hayvansever dernekler ve akademik çevrede tepki gördü.