Hiçbir ilişki-evlilik gül bahçesi değildir. Zamanla birbirine uyum sağlayan çiftler emek harcamamaya başlar, ilişkide ki tutkuyu ateşleyen her şey zorunlu hale gelir. Ve ne yazık ki zora ki olan bir şey sevilmez. Çoğu kez köşelerine geçmek ve kaçmak kestirme yoldur.
Ancak evlilikte ilişki içinde taraflar kendi köşelerine çekilip, kılıçlarına kuşandığında aslında ilişkiyi durağan ve tehlikeli bir dönem içerisine sokar. Çiftlerin bu umursamaz sert, önemsiz ve bireysel durumları heyecanlarına kaybetmelerine cinsel soğumalarına, beraberinde birbirinden soğumaya ve aralarında ki saygı sınırlarını kaybetmeye başlar. Hele ki çocuk(lar) var ise bu süreç daha da sancılı ve fırtınalı bir hal alır.
Ancak eleştirirken biri birini yaralamamalı, arada saygı ve sevgiyi öldürmemeli tartışırken ya da eleştirirken sen dili yerine ben dili kullanmalı. “Sen “ dili karşı tarafı suçlayan, tahrik eden zaman zaman saldırıya geçmesini tetikleyen cümlelerdir. “Sen bana bunu yaptın! “ , “Ama sende aramadın!” , “Sende şöyle yaptın!” vs….
Sen kökenli kurulan cümleler karşı tarafın savunma mekanizmasını harekete geçirir. Oysa ki ben dili daha uzlaşıcı tarafların kendilerine dönüp bakmasını sağlar. Ben dili kişinin duygu, düşünce ve davranışını kapsar. Örneğin; eşinizle oturup konuşmanız gereken bir konu olduğunda;
Düşünce = Son zamanlarda eskiye oranla fazla ihmal edildiğimi düşünüyorum.
Duygu = Kendimi konu ile ilgili mutsuz ve yalnız hissediyorum.
Davranış = Sık sık ağlamama senden uzaklaşmamı sebep oluyor.
Ben dili kişinin gerçek duygu, düşünce ve davranışını ifade ederken, karşı tarafı suçlamaz ya da savunmasını gerektirmez. İlişkilerde en yıpratıcı davranışlardan bir kaçı acımasız ve ağır eleştiriler, aşağılayıcı cümleler, umursamaz ya da rest söylemleridir. Bu tarz yaklaşımlar ilişkileri bitirmeye kadar götürecek sebeplerdir. Sen dili kullanılarak uzlaşma sağlanmayacak her iki tarafta haklılığını sürdürerek karşı tarafı suçlayacaktır. Dolayısıyla ben dilini kullanmak ortak bir payda da buluşacak bir tutum sergileyecektir.
“Her konu bir şekilde halledilebilir.”
İlişkiler de kişileri birbirine bağlayan en önemli bağdır; Saygı… Ancak ağızdan çıkan aşağılayıcı cümleler, travmalara yol açan cümleler ve söylemler unutulmaz. Üstadın dediği gibi “ Söz ağızdan çıkana kadar sen ona hakimsin. Söz ağızdan çıkınca o sana hakim.”
Ve değinilmesi gereken son nokta ise “Hep benim dediğim olsun! ” yanılgısı. Çok duyarız ilişkilerde ‘İkisi de inatçı’ , ‘ikisi de keçi gibi’ ‘ikisi de baskın karakter’ denildiğini. Maalesef ki çiftler baskın karakter rolünü oynamayı çok seviyor. Sanki bir iktidar savaşı başlıyor. İpleri eline alma uğraşı ve her ikisi de elindeki ipleri çekiştiriyorlar. Halbuki ilişkide çiftlerin birbirini itici bulmalarının, göze batmalarının, ve tahammülsüz davranışların en önemli nedeni bu baskın karakter rolü ile birbirlerini rahatsız etmeleridir.
Sabrı kaybetmek saygıyı yitirmek şefkatli yumuşak uyumu ortadan kaldırıyor. İlişkiler ‘karşılıklılık’ hususuna dayandırılıp aynı zamanda paylaşım ve ortak bir sorumluluk üstlenmeyi gerektirir. Sevgi; karşı tarafa kendin kadar önem vermek, saygı duymak ve mutlu etmektir. İlişkilerin uzun, sağlıklı ve haz verici olabilmesi için bireylerin birbirlerini mutlu etmeleri gerekir. Çünkü gerçek mutluluk birbirini karşılıklı mutlu ettiğinde yaşanabilecek bir duygudur.
Her durum ve koşulda “biz olmayı ve biz diyerek sarılabilmeyi” unutmamak gerekir.