Yeni yıl kararlarıyla ilgili en büyük problem, çoğunlukla özeleştiriden kaynaklanmalarıdır. Burada özeleştiriden kasıt, daha iyi bir insan olmak için ihtiyacımız olan olumlu ve gerçekçi eleştiriler değil; yeterince iyi olmadığımızı varsayan derin inancımız. Çoğumuzda iç eleştirmenimiz o kadar merkezdedir ki, onun eleştirilerini gerçek görüşlerimizden ayırmakta zorlanırız.
2016’da yapılan bir araştırma kadınların günde ortalama 8 kez kendilerini eleştirdiğini ortaya koymuş. Öz eleştiricilik son derece güçlü bir depresyon belirtisi ve pek çok araştırma bu eleştiriciliğin aslında hedefe giden yoldan bizi saptırdığını belirlemiş. Yani, eğer iç sesinizin sizi motive ettiğini ve daha iyisini yapmanıza ilham verdiğini düşünüyorsanız tekrar düşünün; belki de sizi hiç tahmin edemeyeceğiniz şekilde kısıtlıyordur. Eğer daha fazla hedefe odaklı olmak istiyorsanız, işte size çabanıza değecek bazı psikolojik kararlar:
- İç eleştirmeninizi tanıyın
İç sesimizin eleştirilerini dinlemek için kaybettiğimiz zaman, sinir bozucu ve yıpratıcı. İç sesimiz bize berbat tavsiyeler vererek bizi hedeflerimizden uzaklaştırmaya çalışır. Diyelim ki sağlıklı olmaya çalışıyorsunuz. İç sesiniz der ki: Bugün spor yapma, yarın yaparsın, zaten çok yorgunsun. Diyelim ki biriyle görüşüyorsunuz. İç sesiniz bu defa da şöyle der: Sakın duygularını belli etme, unutma kaçan kovalanır. Bütün bu düşmanca tavsiyeler sizi gerçekten istediğiniz şeylerden uzaklaştırır. İç sesiniz bu kez de sizi cezalandırır: Çok tembel ve şişmansın. Bütün gün oturuyorsun ve şu haline bir bak, berbat görünüyorsun. Yahut: Gördün mü? Her şeyi mahvettin. Seni asla geri aramayacak çünkü senden hoşlanmıyor.
İç eleştirmenimize yüz verdiğimizde aslında kendimize düşmanlık etmiş oluyoruz. Hepimizin bir “benlik” bir de “anti-benlik”e sahip olduğumuzu düşünürsek, iç eleştirmenimize kulak vermek düşmanımıza yani anti-benliğimize hak vermek anlamına geliyor. Bu düşmanın ağından kurtulmak için yapmamız gereken şey ise, konuşmaya başladığı zaman kim olduğunu anlamak ve inatla onu dinlemeyi reddederek daha pozitif bir bakış açısı geliştirmek olacaktır.
- Öz merhamete sarılın
Neyse ki, eleştirici iç sesimize antidot olarak kullanabileceğimiz bir tavır var: öz merhamet. Bir araştırmaya göre öz merhamet eğitimi öz eleştiricilikle başa çıkmada oldukça etkili. Ek olarak, kendimize karşı merhametli olmak bizi hedeflerimizden de koparmıyor. Aksine, öz merhamet gerçek değişimler yapmakta çok daha faydalı. Kendilerine karşı daha merhametli olan bireyler, öğrenmeye daha açık oluyorlar ve hatalarından ders almayı biliyorlar.
Öz merhameti mağduriyetle karıştırmayalım. Öz merhameti yüksek insanlar “Zavallı ben” tavrını takınmak yerine, acı çekmenin ve hata yapmanın da insani olduğunu kabul ediyorlar ve bu da onları diğer insanlara bağlıyor. Bir arkadaşlarına nasıl davranırlarsa kendilerine de öyle davranıyorlar. Öz merhamete sahip bireyler öz değerlendirme ve öz eleştiride boğulmak yerine uygulanabilir çözümler üretebiliyorlar.
- Düşünce meditasyonu uygulayın
Düşünce meditasyonu, düşünce ve duygularımızı yargılamadan onlar üzerine düşünmemizi sağlayan bir yöntem. Düşünce meditasyonu üzerine yapılan çalışmalar, bu yöntemin psikolojik kökenli stresi azalttığını ve aynı konuyu düşünüp durmaya engel olduğunu ortaya koyuyor. Pek çoğumuz bir sorunla karşılaştığımızda körü körüne hata yaptığımıza inanır yahut kusurlarımıza odaklanırız. Kendi kendimizi değerlendirirken, eleştirirken kendimizi kaybeder, hatta kendimizden nefret ederiz. Bu da kendimizi kısıtlamamıza ve yıpratmamıza neden olur. Düşünce meditasyonu bütün bu düşüncelerin bizi ele geçirmesine engel olur.