Mutluluk sunidir- ya siz yaratırsınız ya da yaratmazsınız.- Devam eden mutluluk, alışkanlıklarınız vasıtasıyla kazandığınız mutluluktur. Fevkalade mutlu insanlar ise mutluluklarını her zaman sürdüren alışkanlıklar edinmişlerdir.
Sürekli olarak yeni alışkanlıklar kazanmak zordur, ancak sizi mutsuz eden alışkanlıklardan kurtulmak çok daha kolaydır. Bizi mutsuz eden çok sayıda kötü alışkanlık var. Aşağıdaki kötü alışkanlıkların ortadan kaldırılması, mutluluğunuzu kısa sürede artırabilir:
Negatif insanlarla vakit geçirmek
Her şeyden şikayetçi olanlar ve negatif olan insanlar, sorun demektir çünkü problemlerinin içinde debelenirler ve çözümlere odaklanmazlar. Başkalarının da “kendisine acıma etkinliğine” katılmasını isterler. Bu gerçekleştiğinde de kendilerini daha iyi hissederler. İnsanlar genellikle kaba veya duygusuz olarak görünmek istemediklerinden her şey hakkında şikayet eden kişilerin tüm şikayetlerini dinlemek konusunda kendilerini baskı altında hissederler, ancak birinin derdini dinlemek ile o kişinin negatif duygusal sarmalına çekilmek arasında ince bir çizgi vardır. Sadece sınırlarınızı belirleyerek ve gerektiğinde mesafe koyarak içeri çekilmekten kaçınabilirsiniz. Şöyle düşünün: Bir kişi sigara içiyorsa, bütün gününüzü onun yanında oturup dumanını soluyarak geçirmeyi kabul eder miydiniz? Hayır, uzak dururdunuz ve aynısını negatif insanlara karşı da yapmalısınız. Böyle bir durum başınıza geldiğinde sınırı belirlemenin harika bir yolu, mızmızlanan kişilere sorunlarını nasıl düzeltmeyi düşündüklerini sormaktır. Bu durumda şikayetçi, ya susacak ya da muhabbeti daha verimli bir yöne yönlendirecektir.
Kendinizi size ilham veren insanlarla, daha iyi olmak isteyen insanlarla kuşatmaya çalışmalısınız. Muhtemelen de öyle yaptığınızı düşünüyorsunuzdur. Peki o zaman sizi aşağı çeken bu insanlar nereden çıktı? Neden onların hayatınızın bir parçası olmalarına izin veriyorsunuz? Sizi değersiz, endişeli veya sönük hissettiren herkes zamanınızı boşa harcıyor ve muhtemelen sizi de kendilerine benzetiyorlar. Hayat böyle insanlarla ilişki kurmak için çok kısa. Onlarla bağınızı koparın ve duygusal zekanızın yükselişini izleyin.
Kendi hayatınızı, insanların sosyal medyada resmettiği hayatlarıyla karşılaştırmak
Mutluluk Araştırma Enstitüsü, sosyal medya alışkanlıklarımızın, mutluluğumuzu nasıl etkilediğini öğrenmek için “Facebook Deneyi” adı verilen bir deney gerçekleştirdi. Çalışmaya katılanların yarısı Facebook’u normalde kullandıkları gibi kullanmaya devam ederken, diğer yarısı bir hafta boyunca Facebook’tan uzak durdu. Sonuçlar çarpıcıydı. Haftanın sonunda, Facebook’tan uzak duran yani sosyal medyayı kullanmayan katılımcılar, yaşamlarından önceye göre önemli ölçüde daha yüksek bir memnuniyet derecesi, daha düşük üzüntü seviyesi ve daha az yalnız hissettiklerini bildirdiler. Araştırmacılar ayrıca, deney esnasında Facebook’u kullanmaya devam eden insanların stres hissetme olasılıklarının %55 daha fazla olduğu sonucuna vardı.
Facebook ve genel olarak sosyal medya hakkında hatırlanması gereken şey, nadiren gerçeği temsil etmeleridir. Sosyal medya, insanların tasvir etmek istedikleri yaşamlara havalı, renklerle zenginleştirilmiş bir görünüm sağlar. Sosyal medyadan vazgeçmenizi önermiyorum; sadece dikkatli bir şekilde ve ihtiyatla yaklaşmanızı öneriyorum.
Kendinizi Soyutlama
Kendinizi sosyal temastan soyutlamak, mutsuzluk hissine karşı verilen oldukça yaygın bir yanıttır, ancak bunun yapabileceğiniz en kötü şey olduğunu söyleyen çok geniş çaplı araştırmalar vardır. Bu çok büyük bir hatadır, çünkü sosyalleşmek, hoşunuza gitmediği zamanlarda bile ruh haliniz için çok iyidir. Hepimizin battaniyeyi başımıza çekip kimseyle konuşmak istemediğimiz günleri oluyor, ancak bu bir eğilim haline geldiğinde ruh halinizi mahveder. Mutsuzluk sizi asosyal hale getirdiğinde, kendinizi ortaya çıkmaya ve inanların arasına karışmaya zorlamanız gerektiğini unutmayın. Farkı anında hissedeceksiniz.
Suçlama
Mutlu olabilmek için hayatlarımızı kontrolümüz altında hissetmeliyiz, tam olarak bu sebeple de suçlama mutlulukla bağdaşmaz. Başınıza gelen kötü şeyler için başka insanları veya koşulları suçladığınızda, yaşamınız üzerinde hiçbir kontrolünüz olmadığına kabul edersiniz ki bu da ruh haliniz açısından korkunç bir durumdur.
Kontrol
Hayatınızın kontrolünü hissetmeden mutlu olmak zor, ama çok fazla kontrol etmeye çalışırsanız bu sefer de aksi yönde bir mutsuzluk yaşarsınız. Özellikle de başkalarını kontrol altında tutmaya çalışırken. Hayatınızda kontrol edebileceğiniz tek kişi sizsiniz. Diğer insanların davranışlarını dikte etmek için onları azarlama arzusu hissettiğinizde, bu kaçınılmaz olarak elinizde patlayacak ve sizi mutsuz edecektir. Bir kişiyi kısa vadede kontrol edebilseniz bile, bu genellikle güç veya korkuyu kapsayan bir baskılamayı gerektirir ki insanlara bu şekilde davranmanız, kendinizi iyi hissetmenizi sağlamaz.
Şikayet
Şikayet kendi kendini güçlendiren bir davranıştır. Sürekli yaşadıklarınızın ne kadar kötü olduğunu konuşarak ve dolayısıyla düşünerek, olumsuz inançlarınızı tekrar teyit edersiniz. Ayrıca şikayet etmek sizi mutsuz etmenin ötesinde diğer insanları etrafınızdan uzaklaştırır.
Etkileyici olma
İnsanlar kıyafetlerinizi, arabanızı ve havalı işinizi beğenebilirler, ancak bu sizi sevdikleri anlamına gelmez. Başkalarını etkilemeye çalışmak mutsuzluk kaynağıdır, çünkü sizi mutlu eden şeyin kaynağına ulaştırmaz -sizi seven ve olduğunuz gibi kabul eden insanlara-. İnsanları etkileme arayışında edindiğiniz o şeylerin hiçbiri sizi mutlu etmeyecek. Maddi şeylerin insanı mutlu etmediğini gösteren bir sürü araştırma var. Bir şeyleri kovalamayı alışkanlık haline getirdiğinizde de mutsuz olursunuz çünkü onları elde ettikten sonra yaşadığınız hayal kırıklığının ötesinde, sizi gerçekten mutlu edebilecek şeyler -arkadaşlarınız, aileniz ve kendinize iyi bakmak gibi- pahasına kazandığınızı fark edersiniz.
Hedef belirlemeyi ihmal etmek
Hedeflere sahip olmak size umut ve daha iyi bir gelecek için sabırsızlanma heyecanı verir. Bu hedefler doğrultusunda çalışmak ise kendiniz ve yetenekleriniz hakkında iyi hissetmenizi sağlar. Zorlu, spesifik (ve ölçülebilir) ve kişisel değerlerinizin yönlendirdiği hedefler belirlemeniz önemlidir. Hedefler olmadan, öğrenmek ve kendinizi geliştirmek yerine, bir şeylerin neden asla değişmediğini düşünüp dolanıp durursunuz.
Korkuya boyun eğmek
Korku, hayal gücünüzün körüklediği ve zamanla kalıcı bir hale gelen bir duygudan başka bir şey değildir fakat tehlikesi gerçektir. Aslında korku bir seçimdir. Mutlu insanlar bunu herkesten daha iyi bilir, bu yüzden korkuyu tepetaklak ederler. Onlar korkularını yenmekten aldıkları öforik (sevinçten havalara uçuran) duyguya bağımlıdırlar.
Aslına bakarsanız, başarısızlıklarınızdan çok elinizden kaçırdığınız fırsatların ardından yas tutarsınız. Risk almaktan korkmayın. İnsanların sık sık, “Başınıza gelebilecek en kötü şey nedir? Seni öldürecek mi? ” dediğini duyuyorum. Ancak, ölüm başınıza gelebilecek en kötü şey değildir. Başınıza gelebilecek en kötü şey, hala hayattayken içeriden ölmenize izin vermektir.
Şimdiki zamanı terk etmek
Korku gibi, geçmiş ve gelecek zaman da zihninizin ürünleridir. Hiçbir pişmanlığın geçmişi değiştiremeyeceği gibi hiçbir endişe de geleceği değiştiremez. Mutlu insanlar bunu bilir, bu yüzden şimdiki zamanda yaşamaya odaklanırlar. Sürekli başka bir yerdeyseniz, o anın gerçekliğini (iyi ya da kötü) tam olarak kucaklayamıyorsanız, tam potansiyelinize ulaşmanız imkansızdır. Anı yaşamak için iki şey yapmalısınız:
1) Geçmişinizi kabul edin. Geçmişinizle barışmazsanız, sizi asla terk etmez ve geleceğinizi yaratır. Mutlu insanlar geçmişe bakmanın tek iyi nedeninin ne kadar ilerlediğinizi görmek olduğunu bilir.
2) Geleceğin belirsizliğini kabul edin ve kendinize gereksiz beklentiler yüklemeyin. Endişenin burada ve şu anda yeri yok. Mark Twain’in dediği gibi,
“Endişe, sizin olmayan bir borcu ödemek gibidir.”
Son Söz
Genlerimizi ve tüm koşullarımızı kontrol edemeyiz, ancak bizi mutsuz etmekten başka bir amaca hizmet etmeyen alışkanlıklardan kurtulabiliriz.
Kaynak: https://www.forbes.com/sites/travisbradberry/2016/10/25/12-reasons-youre-not-as-happy-as-you-should-be/#52765b781dd0