Yakın bir arkadaşınıza ettiğiniz telefonları düşünün. Ne hakkında konuşuyorsun? Hava durumu mu? En sevdiğiniz ünlü mü? Hayatını bir türlü düzene sokamayan o arkadaşınızdan mı? Yoksa ödevini yapmayı reddeden çocuğunuzdan mı?
Farkında olalım ya da olmayalım, ilişkilerimizin çoğu yüzeysel sohbet, başkalarını küçümseme ve sevdiklerimize karşı endişe odaklı bir temel üzerine kuruludur. Hava durumu hakkında konuşarak veya üçüncü kişiler hakkında dalga geçer bir şekilde konuşarak arada biraz mesafe bırakmak sadece insanlara has bir şeydir. Böyle yapmamızın sebebi iki kişilik bir ilişkinin temelinde istikrarsız olmasıdır. İkiniz de aynı insandan nefret ettiğinizde veya aynı kişiyi sevdiğinizde, bu ikili aniden birbirinden çok daha az rahatsız olur.
Çoğumuz, ilişkilerimizin yüzey seviyesi konuşmalarda durmasını istemeyiz. Farklı olsalar bile, inançlarımız ve deneyimlerimiz hakkında konuşabileceğimiz ilişkiler ararız. Karşımızdaki kişiler bizi endişeyle düzeltmeye veya bizden yavaş yavaş uzaklaşmaya çalışmadan, nasıl hissettiğimiz ve ne istediğimiz konusunda dürüst olmak isteriz. Ancak arkadaşlarımızla bu tür bir ilişkiye sahip olmak, ailemiz şöyle dursun, göz korkutucu görünür.
Aile psikoterapisinin öncüsü Dr. Murray Bowen, başkalarıyla “yüz yüze ilişki” dediği şeyi geliştirmenin daha olgun bir insan olmanın bir yolu olduğuna inanıyordu. Ama birisiyle “yüz yüze ilişkiniz” olup olmadığını nasıl anlarsınız?
Yüz yüze ilişki şöyle bir şeydir:
Düşünceleriniz ve deneyimleriniz hakkında çekinmeden konuşabilirsiniz
Üçüncü bir kişinin hayatıyla ilgilenmeye veya onun hakkında dedikodu yapmaya odaklanmazsınız.
Sohbeti sürdürmek için şahsi olmayan konulara bel bağlamazsınız.
Spor hakkında yorum yapmak, profesörünüz veya politikacılar hakkında sohbet etmek yanlış değildir. Ancak bu konuşma konularını bir ilişkideki beceriksizliği yönetmek için kullandığımızda, belki de daha samimi bir ilişkinin nasıl olabileceğini deneyimle ihtimalimizi kaçırırız.
İlişkilerinizden kaçının yüz yüze ilişki unsuru yok? Aşağıdaki soruları bir değerlendirin:
Aile ilişkilerinizden kaç tanesi yüzeysel konulara güveniyor ya da başka bir aile üyesi için endişeleniyor?
İş ilişkilerinizden kaç tanesi bir patron veya meslektaşınızdan şikayet etmek üzerine kurulu?
Arkadaşlık ilişkilerinizden kaç tanesini eski tanıdıklarınız veya ünlüler hakkında dedikodu yapma üzerinden sürdürüyorsunuz?
Evliliğinizin ne kadarı çocuklarınız üzerinde yoğunlaşıyor?
Yüz yüze ilişki geliştirmek, sonuçta kendinizi başkalarına tanımlamakla ilgilidir. İlişkilerinizde ne kadar “ben” olursanız, kendinizi tehdit altında hissetmeden veya savunmaya girmeden samimi, anlamlı bir sohbet yapmak o kadar kolaylaşır.
Aileler bu tür ilişkileri geliştirmek için en zor yer olabilir. İnsanların genellikle ebeveynlerinden biri ile yüz yüze bir ilişkisi varken diğeri ile yoktur. Birçok kardeş ilişkisi ebeveynlerle eğlenmek veya başka bir aile üyesi hakkında endişelenmek üzerine kuruludur. Ve torunlar genellikle büyükanne ve büyükbabalara yüzeysel, tertemiz bir imaj sunar, böylece büyükannelerinin yüreğine indirmezler.
Yaşamınızdaki yüz yüze ilişki geliştirmek istediğiniz birini düşünün. Hayatınızda gerçekleşen bir şey hakkında konuşmak nasıl bir şey olurdu (arkadaşınız hakkında değil, çocuğunuz hakkında değil, hava durumu hakkında değil)? Düşüncelerinizi başka biriyle paylaşmanın endişe yaratabileceğini unutmayın. Ancak bunun daha olgun bir insan olma ve farklılıklara ve anlaşmazlıklara dayanabilecek ilişkiler kurma ile ilgili bir endişe olduğu konusunda kendinizi cesaretlendirin.
Kaynak: https://www.psychologytoday.com/us/blog/everything-isnt-terrible/202008/why-we-stay-stuck-in-superficial-friendships