Hayat özünde bir akış içinde. Doğa bunun güzel bir örneği… Akış olan coğrafyalar değerli.
Doğanın türlü hallerine eşlik etmek nasipli olmanın göstergesi. Unutulmaması gereken bir ikram, bir hayat dersi gibi… Doğanın doğalnaz’ları adeta bir bilge deyişi. Hatırlatmayı seven, tekrar sunan ve sürükleyen.
Yaprak açmak… Haber vermek, güneşe ve tabiatın seslerine eşlik etmek. Suların ahengine, kuşların diline ve doğumlara selam vermek. Bir uyanış hikayesini yaşamak ve bilmek… Derinlik bulmak ve hissetmek… Filizlenmek, çiçek açmak, renk vermek, şarkılar söylemek ve dans etmek. Uykudan uyanmak, yüklerinden kurtulmak ve yeniden başlamak…
Yaprak dökmek… Ayaklanmak için oturmak, kabuğa çekilmek. Söz söylemek için öz bulmak, bulmaya çalışmak. Kendine kalmak, tefekküre dalmak. Bütün çıplaklığınla, savunmasız halinle kendinle ve çevrenle yüzleşmek. Bilinç yüklemek, yağmuru sevmek ama ıslanmayı sevmemek. Kararsızlık ve karamsarlık ahengi. Sadeliğin farkına varmak ve yeniden doğmak için anın tadını çıkarmak.
Kışı yaşamak… Doğanın kızması, coşması ve türlü türlü halleriyle nazlanması. Zor zamanlardan geçmek, ıslanmak, üşümek ve öylece kalmak. Yaprak döktükten sonra dalın kırılması. Bir şeylerin peş peşe sıralanması… Kıyafetlerin bile. Yüklenmek, kaplanmak ve dayanmak. Arabeske güzelleme. Uykuyu sevme. Beyaza bürünmek, renk değiştirmek ve bu güzelliğe de değer vermek. Anın içinde olmak ve değer bilmek. Sonrasında erimek, bu da geçer demek.
Güneş açmak… Ödül almak gibi… Coşmak, bağırmak, doya doya nefes almak, zayıflamak, neşeli şarkılar söylemek, hareketli şarkılar dinlemek ve sürekli dans etme isteği. Kahkahalar atmak, rahatlamak, zihin ve beden tatili için uygun takvim kollamak. Kıpır kıpır olmak ve çılgınlıklara, en deli haline göz kırpmak. Uykudan kaçış. Daha çok ortam, daha çok tanışma ve şıpsevmek.
***
Her şey bir yansıma hatta illüzyon da olabilir. Mayalandığımız bir özün etkisiyle kapılıp gittiğimiz.
Bu bizim ev halimiz.
Doğa kendi içinde böyle bir akış içindeyken sadece iyi şeyler duyma hastalığına kapılmak modern bir sendrom galiba.
Sürekli iyi şeyler duyma ülkesinde yaşamıyoruz, başkentimiz California değil. Sendromlaşmış özlerimizde kötü cümleler duymaktan kaçış bir anlamda özden de kopuş. Ve koğuş koğuş biriktik buralarda. Modernize bilmem kaçıncı tugay ermemişleriyiz. Düşman; hazzımızı, zevkimizi bölecek her şey.
Sadece iyi şeyler duymak istiyoruz. Sadece iyi haberi söyle kötü haberin canı cehenneme. En yakınlarımızın en güzel anlarında olalım ama kötü haberlerle bölünmeyelim. Nirvanalarımız hedef alınmasın. Üç kuruşluk zevklerimizin beş kuruşluk kötü haberleri olmasın.
Ve California…
İyi Şeyler Duyma Hastalığının başkenti, sendromun ismi, bencilliğin, hazzın odağı…
Başkasıyla bölünmemek, zevkinden edilmemek, kötü şey duymaya tahammül edememek. Huzurundan olmamak… Başkasının derdiyle hemhal olmamak…
Bkz. California Sendromu.
Mevzu derin ama uzun yazı da kötü haber olabilir. 🙂
“Eller California’ya gitmeden Californialaştı da biz bir California’laşamadık.” tekerlemesini hepimiz için temenni ediyorum.
Son olarak bir iyi, bir kötü haberim var. İyi haber; yazı bitti. Kötü haber; konu bitmedi.
Not: “Yaprak döker bir yanımız, Bir yanımız bahar bahçe.”