İnanmak kelime anlamı olarak bir şeyi doğru olarak benimsemek demek. Sadece kelime anlamının içinde bile mucizesini saklıyor. ‘Doğru olarak benimsemek’ diğer bir deyişle kendinden bir parça saymak demektir ki insan bir şeyi kendinden bir parça olarak görmediğinde o şey yanımızda emanet gibi durur. Benimsemek demek ise bir şeye, bir insana veya bir hayale inanmaktır o vakit artık o şey bizim bir parçamız olarak kabul edilir ve sonuçta kabul edilen şey gerçekten bizimle bütünleşir.
Bu konuda kanıtlanmış en iyi bilimsel araştırmalardan birisi Plasebo etkisi. Farmakolojik olarak etkisiz bir ilacın telkine dayalı bir etki ortaya çıkarma halidir. Latince kökenli bir kelime olup hoşnut etmek anlamına gelir. İlaç, vücuda ağız, burun veya enjeksiyon yolu ile verilebilir. Her zaman ilaç şeklinde verilmez. Cümleler, yaşananlar özellikle inandıklarımız yoluyla da insana verilebilir ya da insan ilacı hem kendi yapar hem kendi yutar. Plasebo etkisine göre başınız ağrıdığınızda ‘Bu ilaç ağrınızı hemen kesecek.’ diyerek yuttuğunuz bir şeker drajesi fiziksel olarak baş ağrınıza hiçbir etkisi olmadığı halde baş ağrısının geçeceğine inandığınız için evet gerçekten ağrı geçiyor. Yapılan araştırmalarda bu durumun insanın sonuç beklentisiyle doğru orantılı olduğu gözlenmiş yani insan sonucun gerçekleşeceğinden emin olduğu oranda fiziksel olarak iyileşme görülüyor.
Hani bir söz vardır; ‘Bir şeyi kırk kere söylersen olur’ diye şimdi bu sözde ufak bir düzeltme yapmak istiyorum; ‘Bir şeyi kırk kere ‘inanarak’ söylersen olur.’ İnançlarımız bizi biz yapan yapı taşlarıdır. Hz. Mevlana’nın deyimiyle; ‘Dostum sen düşünceden ibaretsin gül düşür gülistan, diken düşünür dikenlik bulursun.’ Yapmamız gereken şey kendi bilincimizle isteklerimizin, ideallerimizin, hayallerimizin taslağını çizmek. Bu çizim eğer bayağı, öylesine, özen gösterilmemiş bir çizim olursa yaşamımızda aksaklıklar, eksikler ve hatta yıkımlar ortaya çıkabiliyor. Tam tersi özenli üstünde durulmuş, her bir ayrıntısı nakış gibi ince ince işlenmiş, hayali zihinde vücut bulmuş, o projenin bir gün gerçekleşeceğine tamamen inanmış bir insanının yaptığı çizimi düşünelim sizce hangisi daha başarılı olacaktır? Elbette toprağa rast gele atılmış bir tohumdan çıkan çiçekle özenle bakılmış, sulanmış, güneşine, havasına dikkat edilmiş bir tohumdan çıkan çiçek aynı olmaz. Hayat böyledir işte, inançlarımız isteklerimizi, isteklerimiz ise hayatımızı şekillendirir.
Lise öğrencilerine danışmanlık yaparken onlara anlattığım bir konu vardı; beynimiz iyi kurgulanmış bir hayali gerçeğinden ayıramaz. Gerçek ve hayalin arasında görünmez bir sicim vardır. Onları birbirinden ayıran ise inancımız. Hangisine daha çok inanırsak sonuçta o gerçek oluyor. Üniversiteye hazırlanan öğrencilerin arasında yaptığım gözlemde şunu anladım; belirli bir hedefi olmayan yani ne için ders çalıştığının farkında olmayan öğrenciler çalışma düzenlerini oturtmakta zorlanıyor, motivasyonları sürekli azalıyor, sınav başarıları daha düşük buna karşılık bir hayali ve amacı olan öğrenciler daha düzenli çalışıyor, çalışmaktan asla vazgeçmiyor. Yorulduklarında, düşük not aldıklarında, motivasyonları düştüğünde hedefi ve hayalini hatırlıyor çalışmaktan vazgeçmiyor böylece sonuçlar inandığı şekilde karşısına geliyor. İnanmak … Sihirli kelime.
Öyle bir inanacaksın ki kendini o üniversitenin koridorlarında yürürken hayal edeceksin, camdan giren esintiyi duyumsayacak, amfide sıranın üstünde ellerini gezdireceksin, odana yapmak istediğin işin ya da kazanmak istediğin okulun fotoğrafını asacak uyumadan önce yaptığın son şey hedefini hayal edip hatta hayalden bir adım öteye gidip hayaline bir giysi giydirecek ona bir vücut oluşturup sarılıp öyle uyuyacaksın. İşte insan düşlediği ne olursa olsun böyle bir gerçeklik ve inançla hayaline bağlanırsa beyin onu gerçekten ayırt edemiyor kurgulananın gerçek olması için gerekli güdüyü sağlıyor.
Diğer yandan inanmadan yaşamak imkansızdır. İnsan var olduğu andan itibaren ‘inanmak’ da var olmuştur. Bazen ‘kendime inanmıyorum’ deriz ama bu mümkün olmayan bir şeydir. Mesela başaracağına inanmayan biri neye inanır? ‘Başaramayacağına inanır, bazı şeyleri beceremeyen, yeteneksiz‘ olduğuna inanır. Çoğu zaman yanlış kanılar ve olumsuz olaylar inanç şeklini alır ve insan inandıklarından ibarettir. Kafamızdaki yanlış inançlarla ilerlediğimizde yolumuzda sıkıntı yaşarız bu yanlış inançları değiştirdiğimizde ise hayatımız değişir. İyi ve güzel olana inancımız arttığında hepimizin gayesi olan ‘mutlu olma’ hedefine çok yakın olmuş oluruz. İster plasebo etkisine inanalım isterse yüz yıllardır bilgelerin anlattıklarına sonuç değişmiyor; iyiye inanmak insanı iyileştirir. Tıpkı Said Nursi’nin söylediği gibi; “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.”
İyiliğe olan inancımızın bâki olması umuduyla…