Çoğumuzun hikayesinde, zihnimize ilmek ilmek dokunmuş bir dünyaya geliş öyküsü vardır ve yine ne yazık ki bunların bir kısmının ne kadar yıkıcı, ezici olduğunu duyarız. İstenmeyen, kazara, sancılı, acılı, ağrılı, zorluklarla olduğumuz anlatılır. Geçenlerde Instagram hesabımdan yaptığım bir ankette beni takip eden kişilerden doğumları hakkında duydukları cümleleri yazmalarını istedim. Bunlardan biri: “Seni doğururken çektiğim acıyı daha hayatımda hiçbir yerde çekmedim.” cümlesiydi. Bir bakar mısınız? Varlığım, en sevdiğime, en büyük acı! Bunu başka türlü algılayamayız, çocukken. Çünkü, problem çözme, mantık yürütme, rasyonel düşünme becerilerimiz gelişmemiştir, henüz. Karşılaştığımız durumları, sevmek ve sevilmemek, istenmek ve istenmemek olarak algılayabiliriz.
Cevaplardan bir diğeri de şöyleydi: “Erkek çocuk olmadığın için, uzun süre kimseye söyleyemedik doğduğunu, uzun bir süre isimsiz kaldın.” Varlığım, cinsiyetimden dolayı en büyük utanç, çevremdekilere! Sahip olduğu en kalıcı şey, ismiyken insanın bu dünya da bir yerlerde isimsiz kalmak nasıldır acaba? Sanıyorum kimsesiz en çokta ‘kendinsiz kalmak’ gibi olsa gerek. Şimdi bir de gelen diğer cümleyi paylaşmak istiyorum: “Ben seni istemeseydim sen çöpe gidecektin.” Varlığım, bir çöp değerinde! Ya çöp olacaktım ya da ben…
Kimimiz, bize yaşama hakkı verdiğini gösteren gururlu bir yüz ifadesinde, kimimiz ne kadar fedakarlık yaptığını göstermek isteyen ve hürmet bekleyen, üzgün bir yüz ifadesinde, kimimiz canımızı nasıl acıtacağını bilmediği ve umursanmayan bir yüz ifadesinde duyarız, bu cümleleri.
İşte ‘Bunlara rağmen’ olarak şekillenir daha en başından, varlığımız. Bedenimiz çöp olacak kadar değersiz, eğer istemeselerdi olmayacaktım kadar yetersiz. Bazılarımız bedenimize, cinsiyetimize, kimliğimize kısacası bize yapılan duygusal bir istismarla başlarız, hayata. Karşıdaki kişi kudretini iletmek için mi, acılarını paylaşmak ve değer görmek için mi bunu söyler bilinmez. Bilinen şey hiçbir çocuğa bu cümlelerin iyi gelmediğidir. En temel ihtiyacımız güvende olmak, tanınmak, görülmek ve varlığımızı bunlar üzerine inşa etmekken varoluşumuzun ne kadar sancılı olduğu mesajını alırız, her birinden. Ve hayatımızı görülmek, duyulmak, güvende olmayı sağlamak üzerine büyük bir çaba ve arayışla geçiririz.
(Elbette bazılarımızın, duyduğu güzel doğum anları da vardır. Bu yazı da ele almak istediğim, çoğunluğun verdiği cevaba göre ezici ve yıkıcı olan söylemlerin, yetişkinliğe olan yansımaları üzerine…)
BÜŞRA KELEŞ
Uzman Klinik Psikolog