Dokunma, birçok başarılı ilişkide elde ettiğimiz ilk anlam ve gizli silahtır. Hatta doğduğumuzda kendimizi ifade etmek için kullandığımız ilk yoldur. Örneğin bir bebek, bebek arabasında annesi ile dışarı çıktığında meraklı bir şekilde etrafı izlerken beklemediği bir durum karşısında birden irkilir, tedirgin olur ve teselli için annesine döner . Elini uzatır, sessizce alır, sıkar ve serbest bırakır. Rahatlar ve gülümseyerek geriye döner sonra tekrar anneye bakar, elini tekrar alır, sıkar ve bırakır.
Bu aslında onun karşılaştığı durum karşısında hissettiği tedirginliği annesine ifade etme şeklidir. Bazen de bir çift ile karşılaşırız, hiç konuşmamalarına rağmen birbirlerinin elini sevgiyle tuttuklarını yüzlerindeki gülümsemeden anlarız. Ya da bir babanın evladının başını okşamasına denk geliriz ve şefkat hissederiz. Dokunmak olumlu hisler gibi kimi zaman olumsuz hisleri de bize gösterir. Örneğin, sıkışık bir metroda halinden memnun olmayan kadının dirseği ile yanındakini itmesi gibi.
Sözel olmayan iletişim yeteneğimizi araştırmak yeni bir psikoloji konusu değildir; araştırmacılar, duruşumuzun, hareketlerimizin ve ifadelerimizin ortaya çıkardığı karmaşık duyguları ve arzuları uzun zamandır araştırmaktadır. Buna rağmen 2009 yılında yapılan bir dizi araştırmaya kadar duygularımızı sadece dokunarak karşı tarafa hissettirebileceğimiz konusuna şüpheyle bakılıyordu. 2009 yılında yapılan bir araştırmada gönüllü kişilerin gözleri kapalı olarak listede bulunan duyguları bir yabancıya sadece dokunma yoluyla iletmeleri istendi. Çalışmada bir çok katılımcı bir yabancıya dokunma konusunda endişeliydi fakat bilim için kabul etmişlerdi. Sonuçlar, yalnızca dokunarak başkasına duygusal sinyaller gönderme ve alma yeteneği ile donatıldığımızı göstermekteydi.
Katılımcıların yaklaşık %78’i doğru olarak öfke, korku, iğrenme, sevgi, şükran, sempati, mutluluk ve üzüntü gibi 8 farklı duyguyu iletmeyi başardı. Bu araştırmalar bir çok farklı ülkede de yapıldı sonuçlar gene şaşırtıcı derece aynıydı. Bazı araştırmalarda İspanya’daki insanların Amerika’daki insanlara göre dokunarak daha iyi iletişim kurduğunu, Pakistan ve Türkiye’de de bu oranın yüksek olduğunu gösterdi. Daha sonra yapılan bazı araştırmalarda çeşitli aletler kullanılarak dokunma sonucunda beyinde oluşan aktiviteler gözlemlendi. Arizona State Üniversitesi’nde sözel olmayan ve duygusal iletişimi araştıran Close Encounters: “Dokunacak kadar yakınsanız, genellikle bir şeyi işaret etmenin en kolay yolu dokunmak” diyor. Bu yakınlık, bağlanma söz konusu olduğunda özellikle dikkat çekicidir. Guerrero ise, “Biri bize dokunursa o kişiye daha fazla bağlılık hissediyoruz.” diyor. Dokunma bir dilse, içgüdüsel olarak nasıl kullanılacağını biliyoruz. Ama görünüşe göre bu, hafife aldığımız bir yetenek.