Çoğumuz, çocukluk çağındaki gelişimi düşündüğümüzde, emeklemeyi öğrenen, ilk kelimelerini söyleyen bebekleri veya yan tekerleri olmaksızın bisiklete binmeyi öğrenen çocukları düşünürüz. Çoğumuz bu büyük dönüm noktaları üzerinde düşünüyoruz ancak bu dönüm noktalarına ulaşılmadan önce gerçekleşmesi gereken gelişim yelpazesini unutuyoruz.
Çocuklar birçok farklı alanda gelişirler; bu alanların en yaygınları olarak değerlendirilenleri fiziksel büyüme, zihinsel bilişsellik, duygusal gelişim, sosyal etkileşim, dil edinimi ve motor becerileridir. Bir çocuğun ilk kelimesini -“örneğin anne”- söyleyebilmesi için, birkaç farklı alanda belirli bir aşamaya kadar gelişmesi gerekir. Kaslarının bir kelime oluşturacak kadar iyi işlev görmesi için fiziksel büyümeye, kimin “anne” diye seslenilmeye uygun olduğunu belirlemek için zihinsel bilişe, “anne” kelimesini o kişiye yöneltmek için sosyal etkileşime ve dil edinimine (bariz nedenlerle) ihtiyaç duyarlar.
Bir dönüm noktasına giren, fark ettiğimizden çok daha fazla şey var.
Çocuklar travma yaşadığında ise, çeşitli büyüme alanları çarpık veya dengesiz hale gelir. Bazı alanlar aşırı gelişirken diğer alanlar travmanın bu alanları engellemesi sebebiyle az gelişmiş durumdadır.
Bir zamanlar az gelişmiş bir dil edinimi ve zihinsel biliş sorunları olan bir kız çocuğunun koruyucu ailesi olmuştuk. IQ’sü normal olmasına rağmen, okul dersleri açısından akranlarının iki yıl gerisindeydi, ancak aşırı derecede gelişmiş motor becerileri ve sosyal yetenekleri vardı. Hayatının ilk on yılını tamamen gözetimsiz ve yalnız geçirmişti (geceleri tek başına tüm şehirde yürümüş, yiyecek bulamadığı için teneke bir kutudan kedi maması yemiş ve bir süre haftalarca bir arkadaşının evinde kalmıştı) ve yalnız yaşadığı bu zaman onu belli alanlarda gerçekten hızlı bir şekilde gelişmeye zorlamıştı.
Kelimenin tam anlamıyla her şeye tırmanabilirdi. Yapmak istediği neredeyse her şeyi yapmanın bir yolunu biraz alışılmadık yöntemlerle olsa bile bulabilirdi. Yemek pişirebilir, bir arabayı düz kontak yapabilir, yeni doğmuş bir çocuğa yardım almadan bakabilir ve kendisine parasız bir şekilde eşyalar vermeleri için yetişkinleri manipüle etmeyi bilirdi. Birçok açıdan bir yetişkin kadar becerikliydi.
Bununla birlikte, duygusal büyümesi hayatın erken dönemlerinde ciddi bir şekilde bodur kalmıştı ve bir daha normal seviyesine ulaşıp ulaşamayacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Kızgın, üzgün veya utanmış hissettiğinde, bu duygularla başa çıkmak için becerileri neredeyse hiç yoktu. Ve kavga et-kaç içgüdüsü ise her zaman açıktı. Zamanının %100’ünde hayatta kalma modundaydı ve bu tür durumlarda, beyniniz sakin kalmak, kibar olmak, paylaşmayı öğrenmek veya yardım istemek gibi daha önemli görevlere odaklanamıyor. Yapmayı bildiği tek şey kavga etmek, kaçmak ve bir şeylerin hal çaresine bakmaktı.
Ayrıca yetişkinler tarafından avutulmaya da alışkın değildi, bir yetişkin onunla ilgilenip sorunlarını çözdüğünde bunu garipserdi. Çoğunlukla, onlardan istediklerini alabilmek için yetişkinlerin kendisini rahatlatmaya çalışmalarından hoşlanıyormuş gibi yapardı. İlişkisel becerileri korkunç bir şekilde noksandı çünkü ona hiçbir zaman temel yapı taşları verilmemişti.
Çocukluk travmasının beyinde bir çatlak oluşturma ve büyümeyi eğme yolları muhtemelen sayısızdır, ancak zor durumlardan geçen çocuklarla ne kadar çok zaman harcarsak, o kadar çok baş başa bırakıldıkları zorlukları ve yetenekleri içinden yararlı olanları seçip almalarına yardımcı olabiliriz.
Kaynak: https://blogs.psychcentral.com/childhood-behavioral/2020/07/how-childhood-trauma-causes-imbalanced-growth/